Kuru fasulye ıslatma nasıl yapılır? – Toplumsal yapılar, cinsiyet rolleri ve mutfakta görünmeyen emek
Bir sosyolog olarak, toplumun en derin dokularını anlamaya çalışırken çoğu kez mutfakta, tencerenin başında dururum. Çünkü toplumsal yapı, en çok gündelik pratiklerde görünür. Kuru fasulye ıslatma eylemi, sadece bir yemeğin hazırlık aşaması değildir; o, emek, sabır ve kültürel aktarımın sessiz bir metaforudur.
Her mutfak hareketi, toplumsal düzenin bir izdüşümüdür. Islatılan her fasulye tanesi, bir ailenin zamanla, rollerle ve sabırla kurduğu düzenin küçük bir aynasıdır. Bu nedenle “Kuru fasulye ıslatma nasıl yapılır?” sorusu, aynı zamanda “Toplum kendi ritmini nasıl kurar?” sorusunun da gündelik bir biçimidir.
Toplumsal normların mutfaktaki yansımaları
Toplumlar, yemek hazırlama biçimlerinden bile düzenlerini üretirler. Kimi toplumlarda kuru fasulye akşamdan ıslatılır; sabah yumuşamış tanelerle yeni bir güne başlanır. Bu küçük zaman örgüsü, planlama, öngörü ve kolektif sabır üzerine kuruludur.
Bu pratik, sosyolojik olarak normatif zaman bilincini temsil eder. Zamanı önceden kurgulamak, modern toplumun rasyonel zihniyetidir. Kuru fasulyeyi ıslatmak, planlı bir hayatın küçük bir versiyonudur: suyla tanenin birleşmesi, düzenle doğanın buluşmasıdır.
Ancak bu düzen, herkes için eşit değildir. Kuru fasulyeyi ıslatan eller genellikle görünmeyen, takdir edilmeyen ellerdir. O eller çoğu zaman kadınların elleridir; tencerenin buharında sosyolojik bir görünmezlik saklıdır.
Cinsiyet rolleri: Erkeklerin işlevi, kadınların bağı
Toplumsal sistemlerde erkeklerin çoğu zaman yapısal işlevlere, kadınların ise ilişkisel bağlara yönelmesi sıkça gözlemlenir. Erkekler, sistemin devamını sağlayan mekanizmalarda yer alırken; kadınlar, o sistemin duygusal ve pratik dokusunu korurlar.
Kuru fasulye ıslatma bu anlamda kadın emeğinin gündelik bir sembolüdür. Erkek, çoğu kez yemeğin yenme aşamasında görünür; sofrada, anlatıda, anıda yer alır. Kadın ise sürecin başında — geceden suyu ayarlayan, sabah taşan suyu döken, fasulyeyi kontrol eden — görünmez kahramandır. Bu görünmezlik, sosyolojik olarak ev içi emeğin değersizleştirilmesinin somut bir örneğidir.
Erkeklerin yapısal düzlemdeki rolleri — örneğin, gelir getiren faaliyetler, kamusal kararlar, düzen kurma işlevleri — sistemin çerçevesini belirler. Kadınların ilişkisel alanları — bakım, duygusal emek, toplumsal süreklilik — o çerçevenin içini doldurur. Tıpkı kuru fasulyeyi ıslatmak gibi: görünüşte küçük, ama sistemin devamı için vazgeçilmez.
Kültürel pratikler: Mutfak, kimlik ve dayanışma
Kuru fasulye ıslatma eylemi, farklı kültürlerde farklı anlamlar taşır. Türkiye’de bu pratik, sadece yemeği hazırlamak değil; aileyi, misafiri, hatta toplumsal dayanışmayı hazırlamaktır. Kuru fasulye, sofrada yalnız yenmez; yanında pilav, turşu, ekmek ve sohbet vardır. Yani toplumsal bir bağ kurulmadan fasulye tam olmaz.
Bu yönüyle ıslatma işlemi, toplumsal dayanışmanın sembolüdür. Suya bırakılan taneler, birbirine değdikçe yumuşar; toplum da bireyler arası temasta yumuşar, esner, dönüşür. Fasulyenin suyla kurduğu ilişki, bireyin toplumla kurduğu ilişkinin minyatürüdür.
Bu süreç aynı zamanda bir kuşak aktarımı pratiğidir. Anneanne ya da anne, kızına “fasulyeyi akşamdan ıslatmayı unutma” derken sadece bir yemek tarifini değil, bir yaşam disiplinini, bir süreklilik anlayışını da aktarır. Bu, kültürel sermayenin en sade hâlidir.
Kuru fasulye ıslatma: Ritüel mi, rutin mi?
Sosyolojik açıdan her rutin, tekrarlandıkça ritüele dönüşür. Kuru fasulye ıslatma da böyledir. Her defasında aynı hareketler yapılır, aynı kap kullanılır, aynı sabır gösterilir. Bu süreklilik, toplumsal yapının da temellerini simgeler.
Bir toplumun ritüelleri, onun kimliğini kurar. Kuru fasulyeyi ıslatmak, sadece bir mutfak alışkanlığı değil; zamanı, emeği ve paylaşımı biçimlendiren bir kimlik ifadesidir. Modern çağın hızlı yaşamı, bu ritüelleri silikleştirdikçe, toplumsal bağlar da çözülmeye başlar.
Bugün hazır konserve fasulyeler, vakit kazandırsa da toplumsal bağın bir katmanını eksiltir. Çünkü pişmeden ıslanmak, hem sosyolojik hem insani olarak, yarım kalmaktır.
Sonuç: Islatmak bir eylem değil, bir anlamdır
“Kuru fasulye ıslatma nasıl yapılır?” sorusunun cevabı sadece “soğuk suyla, bir gece önceden” değildir. Asıl cevap, toplumsal sabır, görünmeyen emek ve kültürel aktarımın birleştiği yerde yatar. Çünkü her fasulye, bir toplumun nasıl piştiğini anlatır.
Toplum, bireylerini suya bırakır; kimisi hemen yumuşar, kimisi zamanla çözülür. Ama sonunda hepsi bir araya gelir, tencerede bir bütün olur. Tıpkı bizler gibi.
Okura çağrı
Sevgili okur, senin evinde kuru fasulye kim tarafından ıslatılırdı? Bu küçük hareket, sende hangi anıları ya da toplumsal gözlemleri uyandırıyor? Aşağıda yorumlarını paylaş — çünkü toplum, konuşarak değil; paylaşarak yumuşar, tıpkı suyun içindeki fasulyeler gibi.